Avrupa ile Asya kıtaları arasında köprü
görevi üstlenen,tarihi yüzyıllar öncesine dayanan ve yüzyıllar boyu çeşitli
din,dil ve ırktan insanın bir arada yaşaması sonucu oluşan kozmopolit bir
mutfağa ev sahipliği yapan o büyülü şehir İstanbul.İstanbul’u betimlemeye
satırlar yetmez ancak biz bu sayıda İstanbul’un meyhane geleneğini ele alacağız
sizlerle. İstanbul’daki ilk örnekleri Bizans döneminde görülen,en parlak
yıllarını şiirlere, şarkılara yansıdığı Lale Devrinde yaşayan geçen yüzyıllar
boyunca çeşitli yönetimler tarafından getirilen yasaklanmalarla yok olma
tehlikesi yaşayan günümüzde ise bir kaç meyhane dışında unutulmaya yüz tutmuş
bir kültür bu!
Üstün körü
hazırlanmış yemekleri,fabrikasyon mezeleri bir kenara bırakın ve Beylerbeyi
sahilinde bulunan İnciraltı Meyhanesinde, unutulmaya yüz tutmuş İstanbul’un çok
kültürlü mutfağını beraber keşfedelim.Mesela soğuk mezelerini ele
alalım;Topik,Balık Turşusu,Uskumru Taratoru,Papaz Yahni,Beyinli Gerdan,Ermeni
Pilaki,Muhammara ve Çelebi Pilaki.Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eserinin
belki de tek tarifi olan Hamsi Pilakisi,İnciraltı’nda Evliya Çelebi’ye ithafen
Çelebi Pilaki ismiyle daha nice unutulmaya yüz tutmuş bir soğuk meze mönüsünde
karşımıza çıkıyor.Soğuk mezelerlede bitmedi ara sıcak ve ana mönüleride bir o
kadar iddalı.Özellikle sakatat sevenler için,Beyin Tava,Dalak Dolma ve Arnavut
ciğeri kaçırılmayacak derecede lezzetli bir alternatif oluşturuyor ara sıcak
mönüsünde.Tatlı mönülerinde ise mekanın adına yakışır şekilde incir tatlısı
başı çekiyor.Uzun lafın kısası,İstanbul’un çok kültürlü kosmopolit mutfağını
keşfetmek isteyenler için İnciraltı Meyhanesi çok ciddi bir alternatif
oluşturuyor.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u
fethine’de tanıklık eden meyhaneler,günümüze de tanıklık ediyorlar,geleceğimize
de tanıklık edeceklerdir.