Tuesday, 29 November 2016

Senelerdir aşındırdığım bir yol güzergahının en tatlı ve eşsiz lezzetlerinden...Tatlı yiyelim tatlı konuşalım...

Share it Please


“Tatlı sevmek imandandır,Mü’min tatlıcıdır.” Hadis-i Şerif’inden hareketle öteden beri söylenen “şeker Kur'an-ı Kerim’i izledi”söylemi Osmanlıların tatlı yeme alışkanlıklarının dinle bağlantısını çok açık bir şekilde vurgular.Müslümanlıkla ve Arap etkisiyle başlayan tatlı sevgisi Osmanlı beslenme kültürünün temel ögelerinden biri haline geldi.Öyle ki Arapça’da tatlı anlamına gelen göçebe bozkır kültürünün bir ürünü olan helva,insanın doğumundan başlayıp,öldükten sonra bile onun adına yenmeye devam edilen tek gıda olarak sembolik ve mistik bir değere ulaştı.Osmanlı Sarayında helva;haremdeki doğumun,veliaht şehzadenin tahta geçişinin,savaşta zafer kazanmanın nedenleriyle pişirilen çok önemli bir simgeydi.Hatta Kanuni Sultan Süleyman döneminde asrın mimarı olarak nitelendirebileceğimiz Mimar Sinan tarafından yapılan,II.Selim zamanında saray mutfaklarının geçirmiş olduğu büyük yangın sonrasında,yine Mimar Sinan tarafından yenilenilerek son şeklini alan “Helvahane” adında bağımsız bir mimarı yapı bulunmaktadır.Tarihimizde en parlak zamanlarını Lale Devri’nde yaşayan helva ve helva sohbetleri günümüzde büyük,zincir işletmeler tarafından son derece suistimal edilerek ne olduğu belli olmayan adeta bir sabun misali yapılsa da 1875’den beri Eskişehir’de hizmet veren Sefiller ismi ile de anılmasına rağmen,yaptığı helvaların kulaktan kulağa yayılan namına ithafen Tanınmış Helvacı’sı ismi ile özdeşleştiğini düşündüğüm bu güzide mabed, bu kültürün ikinci baharını yaşayabileceği umutlarımı hep taze tutmamı sağlayan yegane işletmelerden biri.

No comments :

Post a Comment

Designed By Furkan Kurt