Amerikalı şair John Ciardi “Fermantasyon ile
uygarlık birbirinden ayrılamaz”demiş yaklaşık yüzyıl önce.Modern dünyaya doğru
yaptığı yolculukta insanlığa yardım eden
bu ilk içkinin Bira ve akrabalarından biri olarak nitelendirebileceğimiz
Boza oluşu John Ciardi’nin sözlerine katılmayı mecbur hale getiriyor.Bira veya
Boza,insan tarihinde göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçişe tanık olan ve en
çarpıcı biçimde kentlerin ortaya çıkışıyla kendini gösteren sosyal
karmaşıklıkta ani bir artışa yol açan çalkantılı bir dönemde ortaya çıktı.Bize
tarih öncesinden yadigar bir sıvı olan biranın kökeni,bizzat uygarlığın kökeni
yani; Bereketli Hilal olarak bilinen ve bugünkü Mısır’dan Akdeniz kıyısı
boyunca güzel ülkemin güneydoğusuna ve oradan da İran ile Irak arasındaki sınır
boyunca uzanan bölgeyle iç içedir.Son buzul çağından sonra,MÖ 10000 civarından
yabani tahıl toplama işi yaygınlaşınca,bozanın keşfedilmesi de kaçınılmaz oldu.
“Meyhaneciye sormuşlar şahidin
kim diye, bozacı demiş.”
Osmanlı dünyasında alkollü içki resmi olarak yasaklanmış olmasına rağmen,az
miktarda da olsa alkol içeren boza meşru sayılan bir içecekti.Bu meşrutiyetin
temel nedenlerinden biri de herhalde boza ve ekmekle doyan fukara ve askerler
olduğu sürece,bozayı “haram” ilan edip yasaklamanın istenmedik olaylara
sebebiyet vermekten başka işe yaramayacağını herkesin bilmesiydi.XVII. asrın
büyük muharriri Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde bozayı 2 çeşit olarak
belirtir.Bunlardan birincisi:ulemanın dahi içtiği,sarhoş etmeyen(tabii
usturuplu içildiğinde) tatlı boza ya da onun diğer bir türü olan maksima
bozası;ikincisini ise o muhteşem tasviriyle “Ademi Ayağından Alan” Tatarların
su niyetine içtikleri ekşi boza,diğer adıyla içine afyon katılarak üretilen
Tatar bozası ve Evliya’nın deyimiyle “İslambol bozası”dır.Hatta boza Tatarlar
ve Mısırlıların “milli” içeceği olarak tanımlanabilir.Her ne kadar günümüzde Tatarların
en yoğunlukta yaşadığı yerlerin başında gelen Eskişehir’de bile artık Tatar
bozası yapılmasa da çok büyük bir inanç ile Türkiye’nin en iyi bozacısı
olduğunu iddiaa edebileceğim 1925’den bu yana hizmet vermekte olan “Karakedi
Bozacısı”na başta Tatar halkı sonrasında ise yerli halkın yaz,kış fark
etmeksizin gösterdiği ilgiyi bu eşsiz lezzeti tadarkan resmedebilmenizi can-ı
gönülden isterim.Kim bilir belki de günümüzde unutulmuş Tatar Bozası’nın
tekrardan doğuşuna rastlarsınız...
No comments :
Post a Comment